Evrimciler İspermeçet Balığının Fedakarlığını Açıklayamazlar.

19. yüzyılda Charles Darwin tarafından ortaya atılan, ancak günümüzde artık yanlışlığı tam olarak ispatlanan evrim teorisinin açıklamaktan aciz olduğu konulardan biri de ‘hayvanlarda görülen fedakarlık’ örnekleridir. Darwin’in bilim dışı iddiasına göre hayatta bir güçlü-zayıf savaşı vardır. Güçlü olanlar hayatta kalıp, zayıf olanların elenmesi suretiyle doğal bir seçilim oluşur, bu ayıklanma sonucunda en güçlü ve sağlıklı adaylar yaşamaya hak kazanır. Bu bir yaşam savaşıdır ve bu savaşta güçlüler kazanır, güçsüzler ezilip yok olmaya mahkumdur. Gerçekten de durum böyle midir? Bu soruya canlıların yaşantılarını inceleyerek cevap verebiliriz. Canlıların hayatlarını incelediğimizde ise yaşamlarının, evrimcilerin iddia ettiklerin tam tersine son derece şaşırtıcı, olağanüstü güzellikte fedakarlık ve dayanışma örnekleri ile dolu olduğunu görürüz. Canlılardaki fedakar ve işbirlikçi davranışlar evrim teorisinin geçersizliğini bir kez daha ve tüm açıklığıyla ortaya koyarken, önemli bir gerçeğin de delillerini oluşturmaktadır: Tüm evreni üstün güç ve kudret sahibi olan Allah yaratmıştır ve her bir canlı Yaratıcımız olan Allah'ın ilhamı ile davranmaktadır. Evrimcilerin açıklayamadığı, canlılardaki pek çok fedakarlık örneklerinden biri yavrularını bir bakıcıya bırakarak besin aramaya giden ispermeçet balinalarında görülür. St. Andrews, Durham ve Dalhousie Üniversiteleri’nden bilim adamları ispermeçet balinalarının kendi aralarında iş bölümü oluşturarak birbirlerinin yavrularına baktıklarını, bu sırada da kendilerinin avlanmaya çıktıklarını açıkladılar. Yavruları derinliğe ve uzun süre suyun altında kalmaya dayanamadıkları için, yavrularını emanet edip ava çıkan ispermeçet balinaları, nefeslerini uzun süre tutarak 700 metreye kadar dalıp avlanıyorlar. Bu sırada yüzeye yakın bölgede türdeşleriyle bekleyen yavrular, bu sayede katil balinalardan korunuyor. Dişi balinaların içinde en büyüğü olan ispermeçet balinası, 20 metreye kadar olan boyu ve 50 tona kadar olan ağırlığı ile okyanusun en büyük balinalarındandır. Ancak bu devasa boyutlardaki balina aynı zamanda çok da fedakardır. Yavrularına besin sağlayabilmek için bir dizi düzenleme yapar. Önce katil balinalardan korunmaları, sonra da onlara besin sağlaması gerektiğinin bilinci içinde adeta şuurlu gibi hareket eder. Darwin teorisine göre balinanın tüm yavruları bırakıp yalnızca kendi yaşamını güven altına alması gerekirdi, oysa ispermeçet balinası bu bekçiliği kendi yavrusu için yaptığı gibi aynı şekilde diğer ispermeçet balina yavruları için de yapmaktadır. Kendisi risk altında olsa dahi önce yavruların güvenliğini düşünmektedir. Balina evrimcilerin açıklayamadığı bir şefkat, merhamet ve fedakarlık ruhu içinde hareket etmektedir. Neden balina yavrularını koruma iç güdüsü ile hareket eder? Yavrusunun ihtiyaçlarını nasıl bilmektedir? Onların tehlikede olduklarını nasıl hissetmekte, bu tehlikeyi bertaraf etmek için neden büyük bir fedakarlık örneği göstermektedir? Şuur sahibi olmayan bir hayvanın bu özellikleri kendisinden göstermesi mümkün değildir. Hayvanlarda şefkat, merhamet, sevgi, fedakarlık gibi özellikleri tecelli ettiren rahman olan Rabbimizdir. Sevginin, merhametin, şefkatin tek sahibi Allah’tır. Allah bu örnekleri, düşünmemiz, yerdeki ve gökteki her şeyin sonsuz rahmet sahibi Rabbimiz’e ait olduğunu anlamamız, her şeyi kontrol edenin ve tek güç sahibinin Yüce Zat’ı olduğunu kavrayabilmemiz için yaratmaktadır. Akıl ve vicdan sahibi her insan bu davranışların ancak tüm canlıların hakimi olan Allah'ın takdiriyle oluşabileceğini kolaylıkla kavrayacaktır. Çünkü Allah'ın Kuran'da da bildirdiği gibi: Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)
<< 1-2-3-4-5-6 >>



Harper: Sık sık Darwinizm'in modern biyolojinin temeli olduğu iddia edilir. Oysa aksine, eğer Darwinizm'e yapılan bütün göndermeler ortadan kaldırılsa, biyoloji biliminde hiçbir değişiklik olmayacaktır...Hatta tam tersine bilim, dogmatizm, ön yargı, safsata ve uydurmalarla dolu böyle bir teorinin dayatmasından kurtulduğu için çok daha hızlı ve sağlıklı bir biçimde ilerlemeyi sürdürecektir. Devamını okuyun...>>
'Dinozorların sinek avlamaya çalışırken kanatlanıp kuş oldukları' bir komedi hikayesi değil, evrimcilerin son derece bilimsel olduğu iddiasıyla öne sürdükleri bir teoridir. Yalnızca bu örnek dahi evrimcilerin ne derece ciddiye alınmaları gerektiğini göstermek için yeterli bir delildir. Devamını Okuyun...>>
Francis Crick:Oysa ilk canlı hücresinin, hatta bu hücrenin içindeki milyonlarca protein molekülünden tek bir tanesinin dahi kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğu, akıl ve mantığın yanı sıra, ihtimal hesaplarıyla matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. Yani evrim daha ilk aşamada, ilk canlı hücrenin varoluşunu açıklama aşamasında çökmüştür. Devamını Okuyun...>>
Evrim ve Yaratılış seçenekleri dışında, canlılığın nasıl ortaya çıktığı konusunda bugün ortaya konabilecek üçüncü bir iddia, bir teori hatta herhangi bir varsayım bile yoktur. Mantık kurallarına göre cevabı iki seçenekli bir sorunun cevap seçeneklerinden birinin kesin yanlış olduğu ortaya konursa, diğer seçeneğin kesin doğru olduğu da anlaşılır. En temel mantık kurallarından biri olan bu kurala "ayrık çıkarım" (modus tolendo ponens) adı verilir. Devamını Okuyun...>>
Eğer "evrim yoluyla yaratılış"var olsaydı, bunun kanıtlarını bugün de görmemiz gerekirdi. Allah, tüm yarattıklarını bir düzene göre sebepler ve kanunlar çerçevesinde yaratmıştır. Örneğin; gemileri denizlerde yüzdüren şüphesiz Allah'tır. Ancak sebebi araştırıldığında suyun kaldırma kuvvetinin de buna sebep olarak yaratıldığı karşımıza çıkar. Kuşları uçuran da Allah'ın kudretinden başkası değildir. Nitekim onun sebeplerini araştırınca da aerodinamik kanunlarıyla karşılaşırız. Dolayısıyla eğer canlılık belli bir süreçte kademeli olarak evrimleşerek yaratılmış olsaydı, mutlaka bu geçişleri açıklayan kanunlar ve genetik bilginin gelişmesini sağlayan sistemler olurdu. Devamını okuyun...>>
Birçok evrimci kaynakta zaman zaman insanla maymunun % 99 oranında benzeştiği ve bunun evrime delil oluşturduğu iddiaları yer alır. Bu evrimci iddia özellikle de şempanzede odaklanır ve bu canlının maymunlar arasında insana en yakın tür olduğundan, dolayısıyla insanla arasında akrabalık bulunduğundan söz edilir. Gerçekte bu, evrimcilerin, toplumun bu konulardaki bilgi eksikliğinden faydalanarak ortaya attıkları sahte bir delildir. Devamını Okuyun..>>
Canlıların, doğumlarına kadar olan süre içinde anne rahminde 'evrime delil olabilecek bazı dönemler' geçirdiği tezi, evrim teorisinin temelsiz iddiaları arasında özel bir yer tutar. Çünkü evrimci literatürde "rekapitülasyon" olarak bilinen bu tez bilimsel bir yanılgı olmasının ötesinde bilimsel bir sahtekarlığı da ifade etmektedir. Devamını okuyun..>>
Canlıların klonlanması (kopyalanması) gibi bir bilimsel gelişme için "evrimi destekler mi?" şeklinde bir sorunun sorulması ya da akla gelmesi bile aslında çok önemli bir gerçeği gösterir. Bu gerçek, evrimcilerin, savundukları teoriyi halka benimsetmek uğruna ne denli ucuz propagandalara başvurduklarıdır. Zira evrim teorisini ilgilendiren bir yönü olmadığı için, "kopyalama" konusu, hiçbir profesyonel evrimci tarafından konu edilmez. Oysa her ne pahasına olursa olsun, körü körüne evrimi savunmaya çalışan, özellikle de bir kısım yerli medya kuruluşlarında odaklanmış çevreler, böylesine ilgisiz bir konuyu bile evrim propagandasına dönüştürmeye çalışırlar.Devamını Okuyun...>>