Tat Hücrelerinin “Hafızası”

Tat hücreleri ölür, fakat hemen o anda tat tomurcuğunda olgunlaşan yeni hücreler, eskilerin yerini alırlar...
Çocukluğunuzdan beri yediğiniz elma, her zaman aynı elmadır. Hiçbir zaman bunun tadına şaşırmaz, ilk defa yiyormuş hissine kapılmazsınız. 10 gün önce yediğiniz yemeğin de tadı hala aklınızdadır. Bunu tekrar yeseniz, tadını hemen hatırlar ve aynı lezzeti alabilirsiniz. Ama ilginç olan, bugün dilinizde bulunan tat hücrelerinin 10 gün öncekilerden tamamen farklı olmasıdır.Tat hücreleri sürekli olarak yenilenen hücrelerdir. Aşırı sıcak veya aşırı soğuk yiyecek ve içecekler, asitli besinler, koyu bir kahve veya bir bardak greyfurt suyu onları büyük ölçüde yıpratır ve kısa bir süre içinde ölmelerine neden olur. Tat hücreleri ölür, fakat hemen o anda tat tomurcuğunda olgunlaşan yeni hücreler, eskilerin yerini alırlar.Bu işlem öylesine hızlı ve öylesine profesyonelce gerçekleşir ki, bazen akşam yemeğinde kullandığınız tat hücreleri kahvaltıdakilerden farklıdır. Ama siz, aynı şeyleri yemiş olsanız da, bunların tadını yadırgamazsınız. Çünkü yeni üretilen hücre, tam olarak eski hücrenin sahip olduğu bilgilerle donatılmıştır. Bu elbette olağanüstü bir olaydır. Bunun için bir hücrenin hafızaya sahip olması, tattığı her yemeği hatırlaması gerekmektedir.Bedeninizdeki diğer hücreler de sürekli olarak yenilenirler. Ama hiçbir zaman gözlerinizin şeklinde veya renginde, burnunuzun görünümünde bir değişiklik olmaz. Yeni üretilen hücreler, hiçbir zaman yanlış bilgiyi almaz, hiçbir zaman yüzünüzün veya vücudunuzun herhangi bir yerinde şekil bozukluğuna sebep olmazlar.Bunun sebebi şudur: Vücudunuzdaki her küçük parça itaatlidir. Kebir olan Allah (cc)’ın kendisine ilham ettiklerini yapar. O’nun kendisine bildirdiğini bilir ve O’nun dilediği şekilde hareket eder. İşte bu nedenle ölen her hücreniz yenilenir. Her hücre sizin veya ciltlerce ansiklopedinin sahip olduğundan çok daha fazla bilgiye sahip olur. İşte bu nedenle bir hücre şaşırmaz, hata yapmaz. Burnunuzun şeklini değiştirmez, elmanın tadını unutmaz. İşte bu nedenle, sizi oluşturan tek bir hücre sizden daha akıllıdır.Allah (cc), küçük-büyük yarattığı tüm alemlerde bu sanatı daima sergiler.
<< 1-2-3-4-5-6 >>



Harper: Sık sık Darwinizm'in modern biyolojinin temeli olduğu iddia edilir. Oysa aksine, eğer Darwinizm'e yapılan bütün göndermeler ortadan kaldırılsa, biyoloji biliminde hiçbir değişiklik olmayacaktır...Hatta tam tersine bilim, dogmatizm, ön yargı, safsata ve uydurmalarla dolu böyle bir teorinin dayatmasından kurtulduğu için çok daha hızlı ve sağlıklı bir biçimde ilerlemeyi sürdürecektir. Devamını okuyun...>>
'Dinozorların sinek avlamaya çalışırken kanatlanıp kuş oldukları' bir komedi hikayesi değil, evrimcilerin son derece bilimsel olduğu iddiasıyla öne sürdükleri bir teoridir. Yalnızca bu örnek dahi evrimcilerin ne derece ciddiye alınmaları gerektiğini göstermek için yeterli bir delildir. Devamını Okuyun...>>
Francis Crick:Oysa ilk canlı hücresinin, hatta bu hücrenin içindeki milyonlarca protein molekülünden tek bir tanesinin dahi kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğu, akıl ve mantığın yanı sıra, ihtimal hesaplarıyla matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. Yani evrim daha ilk aşamada, ilk canlı hücrenin varoluşunu açıklama aşamasında çökmüştür. Devamını Okuyun...>>
Evrim ve Yaratılış seçenekleri dışında, canlılığın nasıl ortaya çıktığı konusunda bugün ortaya konabilecek üçüncü bir iddia, bir teori hatta herhangi bir varsayım bile yoktur. Mantık kurallarına göre cevabı iki seçenekli bir sorunun cevap seçeneklerinden birinin kesin yanlış olduğu ortaya konursa, diğer seçeneğin kesin doğru olduğu da anlaşılır. En temel mantık kurallarından biri olan bu kurala "ayrık çıkarım" (modus tolendo ponens) adı verilir. Devamını Okuyun...>>
Eğer "evrim yoluyla yaratılış"var olsaydı, bunun kanıtlarını bugün de görmemiz gerekirdi. Allah, tüm yarattıklarını bir düzene göre sebepler ve kanunlar çerçevesinde yaratmıştır. Örneğin; gemileri denizlerde yüzdüren şüphesiz Allah'tır. Ancak sebebi araştırıldığında suyun kaldırma kuvvetinin de buna sebep olarak yaratıldığı karşımıza çıkar. Kuşları uçuran da Allah'ın kudretinden başkası değildir. Nitekim onun sebeplerini araştırınca da aerodinamik kanunlarıyla karşılaşırız. Dolayısıyla eğer canlılık belli bir süreçte kademeli olarak evrimleşerek yaratılmış olsaydı, mutlaka bu geçişleri açıklayan kanunlar ve genetik bilginin gelişmesini sağlayan sistemler olurdu. Devamını okuyun...>>
Birçok evrimci kaynakta zaman zaman insanla maymunun % 99 oranında benzeştiği ve bunun evrime delil oluşturduğu iddiaları yer alır. Bu evrimci iddia özellikle de şempanzede odaklanır ve bu canlının maymunlar arasında insana en yakın tür olduğundan, dolayısıyla insanla arasında akrabalık bulunduğundan söz edilir. Gerçekte bu, evrimcilerin, toplumun bu konulardaki bilgi eksikliğinden faydalanarak ortaya attıkları sahte bir delildir. Devamını Okuyun..>>
Canlıların, doğumlarına kadar olan süre içinde anne rahminde 'evrime delil olabilecek bazı dönemler' geçirdiği tezi, evrim teorisinin temelsiz iddiaları arasında özel bir yer tutar. Çünkü evrimci literatürde "rekapitülasyon" olarak bilinen bu tez bilimsel bir yanılgı olmasının ötesinde bilimsel bir sahtekarlığı da ifade etmektedir. Devamını okuyun..>>
Canlıların klonlanması (kopyalanması) gibi bir bilimsel gelişme için "evrimi destekler mi?" şeklinde bir sorunun sorulması ya da akla gelmesi bile aslında çok önemli bir gerçeği gösterir. Bu gerçek, evrimcilerin, savundukları teoriyi halka benimsetmek uğruna ne denli ucuz propagandalara başvurduklarıdır. Zira evrim teorisini ilgilendiren bir yönü olmadığı için, "kopyalama" konusu, hiçbir profesyonel evrimci tarafından konu edilmez. Oysa her ne pahasına olursa olsun, körü körüne evrimi savunmaya çalışan, özellikle de bir kısım yerli medya kuruluşlarında odaklanmış çevreler, böylesine ilgisiz bir konuyu bile evrim propagandasına dönüştürmeye çalışırlar.Devamını Okuyun...>>