Tavus Kuşu Tüyündeki Tasarım ve Darwin'in Seksüel Seçme Teorisi

Tavus kuşu tüyü üzerinde yaptığı detaylı çalışmalarla tanınan bir bilim adamı Stuart Burgess'tir. İngiltere'deki Bristol Üniversitesi'nde Makine Mühendisliği Bölümü'nde mühendislik tasarımı doçenti olan Burgess, tavus kuşu tüyündeki tasarımı çarpıcı bir şekilde ortaya koymuş, bu tasarımın hiçbir şekilde Seksüel Seçme teorisiyle açıklanamayacağı sonucuna varmıştır.

Tavus kuşunun tüylerindeki detaylı tasarımı şöyle özetlemek mümkündür:
Bir erkek tavus kuşu kur yapma sırasında kuyruk tüylerini sergiler ve ortaya muhteşem bir yelpaze çıkarır. Erkek tavus kuşunda her yıl yenilenen yaklaşık 200 kuyruk tüyü vardır. Tüylerden 170 kadarı göz şeklindedir, bunlar 'göz tüyü' olarak adlandırılır. Kalan 30 tüy ise yelpazeye son derece estetik bir dış sınır çizen 't tüyleri'dir. Yelpaze oluşturan bu tüy tasarımında gözlerin oldukça düzenli bir yayılım gösterdiği, t ve göz tüylerinin de mikroskobik ölçüde çok karmaşık bir tasarıma sahip oldukları görülür. Gözlerin her biri görünür vaziyettedir, çünkü yelpazede ön sırada kısa tüyler, arka sırada uzun tüyler yerleştirilmiştir.

Bir göz tüyü üzerinde bulunan tüy kıllarının üst kısımda dar aralıklı, alt kısımda geniş aralıklı olduğu görülür. Aşağıdaki kısmın geniş aralıklı olması sayesinde bir kontrast (zıtlık) oluşturularak gözün bulunduğu kısım ön plana çıkarılmış olur. Bir tavus kuşunun tüyündeki renkler oldukça güzeldir, çünkü parlak ve göz alıcıdırlar. Bu göz alıcı renklerin bir özelliği, görüş açısına göre değişmeleridir. Burada renkler pigmentlerle (hayvan veya bitki dokularına renk veren madde) değil, ince-film adı verilen ve barbüllerde gerçekleşen optik (görme ve gözle ilgili) bir etki sayesinde ortaya çıkar. Barbüller kuş tüyleri üzerindeki en ince yapılardır ve ancak mikroskop altında görünürler. Bir tavus kuşu tüyü üzerinde kıllar ve her bir kıl üzerinde yaklaşık bir milyon barbül vardır. Tavus kuşunun göz tüyü üzerindeki barbüller, bronz, mavi, koyu mor ve yeşil renklerde görünürler.

Barbüllerde ortaya çıkan ince-film etkisi,üç keratin tabakada gerçekleşir. Şeffaf keratin tabakalar ışığı kırar ve kırılan ışığın bazı bileşenlerini tutarlar. Tavus kuşu tüyündeki yumuşak iç kısmın kahverengi renkte olması, keratin katmanlara karanlık tonda bir arka plan sağlayarak ışığın arkaya geçip kaybolmasını engeller. Böylece yansıtılan ışık renkleri ortaya çıkarabilir. İnce-film etkisi üç tabakada aynı anda gerçekleşir ve ortaya değişik renkler çıkar. Keratin tabakaların belli bir rengi üretmesi ancak son derece ince olmaları sayesinde mümkün olur. Keratin tabakaların kalınlığı milimetrenin sadece yirmi binde biri kadardır. Keratin tabakanın bu kalınlığı, en parlak rengi üretmede 'optimal' kalınlıktır. Çünkü tabaka kalınlığının, gözle görülebilir ışığın dalga boyunu geçmemelidir.

Göz şeklinin çok önemli bir özelliği de binlerce barbülün bireysel etkilerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan 'dijital' bir şekil olmasıdır. Birbirlerinden bağımsız olmalarına karşın komşu barbüller kusursuz bir koordinasyon ortaya koyarak göz şeklini oluştururlar. Birbirinden bağımsız çalışan barbüllerin şaşırtıcı bir özelliği de ortaya çıkardıkları göz şeklindeki simetridir. Eğer bir göz tüyü X-Y analitik düzlemi üzerine yerleştirilirse göz şeklini oluşturan şekillerin, ellipsoid ve cardioid gibi geometrik şekiller olduğu ortaya çıkar. Birbirlerinden bağımsız barbüllerin normalde rasgele ve düzensiz şekiller, dağınık desenler ortaya koymaları beklenir. Ancak göz desenindeki geometrik şekiller matematiksel formüllere dayalı özel şekillerdir. Bu şeklin tesadüflerle ortaya çıkmış olma ihtimali, bir stadyumun tribünlerine rastgele dağılan izleyicilerin, giysilerindeki renklerle kusursuz bir Türkiye haritası oluşturması kadar azdır.

Görüldüğü gibi tavus kuşu tüyündeki tasarım son derece komplekstir. Bu komplekslik hakkında hiçbir şey bilmeyen Darwin, tüydeki güzelliklerin, daima gösterişli tüylere sahip erkekleri seçen dişilerin seçimi sonucu zaman içinde gelişmiş olabileceği gibi basit ve temelsiz bir mantığı savunuyordu. Darwin tüylerin, basit görünümlü bir tüy yapısından aşama aşama geliştiğini kabul ediyordu. Ancak tüylerdeki ince-film etkisi düşünüldüğünde böyle aşamalı bir gelişimin sözkonusu olamayacağı görülür: İnce film etkisinde rol oynayan faktörlerden (arka planı oluşturan koyu renk, keratin katmanlar, keratinlerin ışığın dalga boyuna uygun kalınlığı) herhangi birinin eksik olması durumunda, tavus kuşu tüyü bu renkleri ortaya çıkarmayacaktır. Yani bu faktörlerin tümü aynı anda ve kusursuz olarak bulunmalıdır ve bu bir indirgenemez komplekslik örneğidir. Bu nedenle de Darwin'in, tavus kuşu tüyünün aşama aşama gelişmiş olduğu iddiası geçersizdir. Tavus kuşu desenleri ancak bilinçli tasarımla yani yaratılışla açıklanabilir.

Bu tasarımın bir başka etkileyici yönü, tüydeki tüm fiziksel yapıların bilgisinin DNA'da saklı olmasıdır. Keratinin katman sayısı ve kalınlığı, barbüllerin sayısı, kahverengi arka plan, kılların arasındaki mesafeler... Tümü, DNA'daki bilgiye göre üretilir. Tüm bu güzelliğin, evrimcilerin iddia ettiği gibi rastgele mutasyonlar sonucu ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü laboratuvarlarda yapılan sayısız mutasyon deneyi kesin olarak göstermiştir ki, mutasyonların organizmanın DNA'sına bilgi eklemesi söz konusu değildir. Mutasyonlar etkili oldukları zaman daima anormal yapılar (gözden çıkan bacaklar, fazladan ayak parmağı gibi) ortaya çıkmasına neden olur. Dolayısıyla tavus kuşu tüyündeki tasarımın rastgele mutasyonlarla ortaya çıkması mümkün değildir. Rastgele mutasyonlarla böyle kompleks yapılar ve göz alıcı güzelliklerin ortaya çıkabileceğini kabul etmek; bir köy evinin yağmur, şimşek ve rüzgarla zaman içinde bir saraya dönüşebileceğini kabul etmek kadar mantıksızdır.

Darwin'in Seksüel Seçme Teorisinin Tutarsızlıkları

Seksüel seçme teorisi, gerçekte hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bir varsayımdan ibarettir. Seksüel seçme teorisine göre bir dişi bir erkekle belli bir özelliğe, örneğin uzun tüye göre çiftleşebilir. Buna göre uzun süre sonunda seksüel seçmenin belli bir özelliği geniş çapta üretebileceği varsayılır.

Oysa tavus kuşundaki tüylerindeki sayısız detayın, dişinin seçimine bağlı olarak oluştuğunu kabul etmek, dişinin her bir detayı inceleyip süzgeçten geçirdiğini farz etmeyi gerektirir, ki bu mümkün değildir. Nasıl olur da bir kuş, bir tüydeki şekilleri sahip oldukları simetriye göre seçebilir ve matematiksel denklemlerle sabit güzellikte şekiller oluşmasına yol açabilir? Göz tüylerinin bir tanesini dahi gizli bırakmayacak bir yelpaze nasıl oluşturabilir? Bu yelpazenin tepesindeki estetik tüylerini nasıl bir sınır oluşturacak şekilde dizebilir? Elbette yapılan bir seçim sonunda bunların oluştuğunu farz etmek saçmadır. Bu saçmalığın, Darwin de, üstü kapalı bir şekilde de olsa farkındadır. Darwin, "İnsanın Türeyişi" isimli kitabında, tavus kuşunun erkeğini başka erkeklere göre ancak genel bir kıyas sonucunda tercih edeceğini; insanların bile karşı cinsteki güzellik öğelerini incelemede bu kadar ince eleyip sık dokumadıklarını belirtmiştir .

Darwin'in seksüel seçme teorisinin en zayıf noktası, hayati bir soruya, seksüel seçme döngüsünün rastgele tesadüflerle nasıl başlamış olabileceği sorusuna verecek bir cevabı olmamasıdır. Seksüel seçme sözde evrim sürecinde başlamışsa, hem erkekteki güzel özellikleri kontrol eden gen hem de dişide seçimi kontrol eden gen (böyle bir genin varlığı henüz gösterilmiş değildir) aynı anda ortaya çıkmış olmalıdır. Çünkü bu genlerin herhangi birinin tek başına bulunması seksüel seçme meydana getirmez. Bu kısıtlama, tümüyle imkansız olduğu kanıtlanmış olmasına rağmen, yine de genlerin aşamalarla ortaya çıktığını kabul eden evrim teorisinin seksüel seçme iddiasına ölümcül bir darbedir.

Eklenmiş Güzellik Bir Yaratıcı'nın Varlığının Göstergesidir

Tavus kuşunun kuyruk tüylerindeki güzellik "eklenmiş güzellik" olarak tanımlanabilir, çünkü hayatta kalması için gerekli olan kuyruğa, fazladan bir güzellik kazandırmaktadır. Diğer yandan kuyruğun güzelliği, kuyruğun işleviyle ilgili değildir. Tavus kuşundaki eklenmiş güzellik özelliği bir tasarımcının belirgin bir işaretidir. Eklenmiş güzellik insanların gerçekleştirdiği tasarımlarda da sık rastlanan bir özelliktir. Örneğin bir mimar bir sütunu güzel göstermek için ona insanların zevk alacağı bazı özellikler ekleyebilir. Bu sütundaki süslemeler sütuna güzellik ve estetik katmanın yanısıra bir mimarın varlığına da işaret ederler. Tavus kuşu tüyündeki güzellikler de bilinçli bir tasarımcının yani Yaratıcı'nın varlığını ortaya koyar.

Görüldüğü gibi Darwin'in seksüel seçme teorisinin hiçbir tutarlı yönü bulunmamaktadır. Bu teori çeşitli türlerde erkeklerde görülen güzelliklerin kökenini açıklamadan son derece uzaktır. Darwinistlerin, doğadaki muhteşem yapıları, geçerliliği olmayan çeşitli teoriler ortaya atarak basitleştirmeye çalışmak yerine, bu yapıların sahip olduğu komplekslikleri açıklayabilmeleri gerekmektedir. Herhangi bir evrim süreci yaşanmamış olan evrende, kuşkusuz kendi teorilerini destekleyecek herhangi bir delil bulabilmeleri imkansızdır.

Sonuç:

Tavus kuşundaki bu mükemmel tasarımı tesadüflerle açıklamaya çalışan herkesin Darwin gibi kendini hasta hissetmesi son derece doğaldır. Çünkü bu, akıl ve sağduyuya tamamen aykırıdır. Mükemmel tasarım örnekleri karşısında, insanın gözlerini kapaması, tüm bunları yok saymasıdır. Çünkü açık bir gerçek vardır ki, tavus kuşundaki bu tasarımın tesadüflerle ortaya çıkması mümkün değildir. Bu canlıyı, Yüce Allah, sonsuz bilgi ve ilmi ile yaratmıştır.
<< 1-2-3-4-5-6 >>



Harper: Sık sık Darwinizm'in modern biyolojinin temeli olduğu iddia edilir. Oysa aksine, eğer Darwinizm'e yapılan bütün göndermeler ortadan kaldırılsa, biyoloji biliminde hiçbir değişiklik olmayacaktır...Hatta tam tersine bilim, dogmatizm, ön yargı, safsata ve uydurmalarla dolu böyle bir teorinin dayatmasından kurtulduğu için çok daha hızlı ve sağlıklı bir biçimde ilerlemeyi sürdürecektir. Devamını okuyun...>>
'Dinozorların sinek avlamaya çalışırken kanatlanıp kuş oldukları' bir komedi hikayesi değil, evrimcilerin son derece bilimsel olduğu iddiasıyla öne sürdükleri bir teoridir. Yalnızca bu örnek dahi evrimcilerin ne derece ciddiye alınmaları gerektiğini göstermek için yeterli bir delildir. Devamını Okuyun...>>
Francis Crick:Oysa ilk canlı hücresinin, hatta bu hücrenin içindeki milyonlarca protein molekülünden tek bir tanesinin dahi kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğu, akıl ve mantığın yanı sıra, ihtimal hesaplarıyla matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. Yani evrim daha ilk aşamada, ilk canlı hücrenin varoluşunu açıklama aşamasında çökmüştür. Devamını Okuyun...>>
Evrim ve Yaratılış seçenekleri dışında, canlılığın nasıl ortaya çıktığı konusunda bugün ortaya konabilecek üçüncü bir iddia, bir teori hatta herhangi bir varsayım bile yoktur. Mantık kurallarına göre cevabı iki seçenekli bir sorunun cevap seçeneklerinden birinin kesin yanlış olduğu ortaya konursa, diğer seçeneğin kesin doğru olduğu da anlaşılır. En temel mantık kurallarından biri olan bu kurala "ayrık çıkarım" (modus tolendo ponens) adı verilir. Devamını Okuyun...>>
Eğer "evrim yoluyla yaratılış"var olsaydı, bunun kanıtlarını bugün de görmemiz gerekirdi. Allah, tüm yarattıklarını bir düzene göre sebepler ve kanunlar çerçevesinde yaratmıştır. Örneğin; gemileri denizlerde yüzdüren şüphesiz Allah'tır. Ancak sebebi araştırıldığında suyun kaldırma kuvvetinin de buna sebep olarak yaratıldığı karşımıza çıkar. Kuşları uçuran da Allah'ın kudretinden başkası değildir. Nitekim onun sebeplerini araştırınca da aerodinamik kanunlarıyla karşılaşırız. Dolayısıyla eğer canlılık belli bir süreçte kademeli olarak evrimleşerek yaratılmış olsaydı, mutlaka bu geçişleri açıklayan kanunlar ve genetik bilginin gelişmesini sağlayan sistemler olurdu. Devamını okuyun...>>
Birçok evrimci kaynakta zaman zaman insanla maymunun % 99 oranında benzeştiği ve bunun evrime delil oluşturduğu iddiaları yer alır. Bu evrimci iddia özellikle de şempanzede odaklanır ve bu canlının maymunlar arasında insana en yakın tür olduğundan, dolayısıyla insanla arasında akrabalık bulunduğundan söz edilir. Gerçekte bu, evrimcilerin, toplumun bu konulardaki bilgi eksikliğinden faydalanarak ortaya attıkları sahte bir delildir. Devamını Okuyun..>>
Canlıların, doğumlarına kadar olan süre içinde anne rahminde 'evrime delil olabilecek bazı dönemler' geçirdiği tezi, evrim teorisinin temelsiz iddiaları arasında özel bir yer tutar. Çünkü evrimci literatürde "rekapitülasyon" olarak bilinen bu tez bilimsel bir yanılgı olmasının ötesinde bilimsel bir sahtekarlığı da ifade etmektedir. Devamını okuyun..>>
Canlıların klonlanması (kopyalanması) gibi bir bilimsel gelişme için "evrimi destekler mi?" şeklinde bir sorunun sorulması ya da akla gelmesi bile aslında çok önemli bir gerçeği gösterir. Bu gerçek, evrimcilerin, savundukları teoriyi halka benimsetmek uğruna ne denli ucuz propagandalara başvurduklarıdır. Zira evrim teorisini ilgilendiren bir yönü olmadığı için, "kopyalama" konusu, hiçbir profesyonel evrimci tarafından konu edilmez. Oysa her ne pahasına olursa olsun, körü körüne evrimi savunmaya çalışan, özellikle de bir kısım yerli medya kuruluşlarında odaklanmış çevreler, böylesine ilgisiz bir konuyu bile evrim propagandasına dönüştürmeye çalışırlar.Devamını Okuyun...>>